Araştırmalar, metformin ilacının diyabetli kişilerde belirli gastrointestinal kanserlerin daha düşük oranlarıyla ilişkili olduğunu ileri sürüyor.
İlacın kanseri önleme amacıyla yeniden kullanılıp kullanılamayacağını ve diyabeti olmayan hastalara fayda sağlayıp sağlamayacağını belirlemek için daha fazla araştırma ve klinik denemeye ihtiyaç duyulacak.
Metformin öncelikle bir diyabet ilacı olarak bilinir. Kan şekeri düzeylerini düşürmede ucuz, güvenli ve etkilidir.
Son araştırmalar metforminin kanser de dahil olmak üzere diğer hastalıklar için yeniden kullanılma potansiyeline sahip olabileceğini iddia ediyor.
Diyabet, karaciğer, kolorektal ve pankreas kanserleri de dahil olmak üzere birçok gastrointestinal kanser riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir.
166 çalışmanın yakın zamanda yapılan sistematik bir incelemesi, metforminin diyabetli hastalarda bu üç kanser türünün riskinin azalmasıyla ilişkili olduğunu buldu.
Tip 2 diyabet nedir?
Tip 2 Diyabet günlük yaşamı nasıl etkiler?
Metformin kanseri önleme aracı olabilir mi?
Metformin, yetişkinlerde ve 10 yaş ve üzeri çocuklarda tip 2 diyabetin tedavisinde birinci basamak tedavidir.
Bu ilaç genellikle diyet ve egzersiz dahil diğer kan şekeri yönetimi stratejileriyle birlikte reçete edilir.
Karaciğerde glikoz üretimini engeller, insülin duyarlılığını artırır.
Kesin mekanizma bilinmemekle birlikte, metforminin vücutta karbonhidrat olmayan kaynaklardan glikoz formülasyonunu inhibe ettiğine inanılmaktadır (glukoneogenez).
Arizona Üniversitesi’nde tıp alanında yardımcı doçent olan Dr. Junaid Arshad, metforminin belki de glikoz seviyelerini düşürme yeteneği ve potansiyel anti-inflamatuar özellikleri nedeniyle “kanser hücreleri için elverişsiz koşullar yarattığını” söyledi.
Metforminin daha düşük bir GI kanseri riskiyle ilişkili olmasının bir başka nedeni de, AMP ile aktifleştirilen protein kinaz adı verilen bir enzimin aktive edilmesindeki rolüdür.
Aktive edilmiş AMPK, karaciğerde glikoz üretiminin azalmasına ve vücut dokularında glikoz alımının artmasına neden olur.
Dana-Farber Kanser Enstitüsü Kolon ve Rektal Kanser Merkezi’nin baş klinik araştırma görevlisi ve eş direktörü Jeffrey Meyerhardt’a göre AMPK, hücreler içindeki metabolik strese yanıt verdiği için kanser riskini de etkileyebilir.
Metforminin kanser önleyici bir ilaç olarak kullanılabileceği fikri, 2005 yılında, ilaçla tedavi edilen tip 2 diyabet hastaları arasında kanser riskinin azaldığını gösteren bir çalışmanın ardından popülerlik kazandı.
Meyerhardt, “Metforminin çeşitli kanserlerle ilişkisini gösteren birçok gözlemsel çalışma var. Örneğin, 2014’te yapılan bir analiz, metforminin genel kanser vakalarında %31’lik bir azalmaya yol açtığını gösterdi” dedi.
Bu çalışmalar metformin ile kanser riski arasında olası bir bağlantı olduğunu öne sürse de Meyerhardt, bugüne kadar yapılan randomize çalışmaların kanserde kesin bir azalma göstermediğini söyledi.
Meyerhardt, “Bunların çoğu şeker hastalarında yapılan denemeler ve kanser için gözlem süresinde kusurlar olacak, ancak bugüne kadar kanserde herhangi bir azalma gösterilmedi” dedi.
Bu, metforminin gerçekten kanseri önleme potansiyeline sahip olup olmadığını daha iyi anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu anlamına geliyor.
Metformin Araştırmasında Sırada Ne Var?
Şu anda metforminin kanser karşıtı potansiyelini destekleyen en güçlü kanıt, diyabetle yaşayan insanlar üzerinde yapılan çalışmalardan geliyor.
Arshad, ilacın mide-bağırsak kanseri riskini azalttığı kanıtlanırsa, büyük olasılıkla tip 2 diyabetli hastalarda kullanılacağını söyledi; en azından başlangıç için.
“Bir sonraki adım, ilacı diyabet hastalarında, aile öyküsü olanlar ve yüksek riskli genlere sahip olanlar gibi kansere yakalanma riski yüksek olan hastalarda test etmek olacak” diye ekledi.
Arshad, metforminin diyabeti olmayan kişilerde kullanılması durumunda çok daha fazla araştırmaya, özellikle de yüksek kaliteli klinik çalışmalara ihtiyaç olduğunu söyledi.
Ancak yatırım buna değer olabilir, özellikle de bilim teorileri destekliyorsa.
Arshad, “Metforminin yerleşik güvenlik profili ve geniş bulunabilirliği göz önüne alındığında, kanserin önlenmesindeki etkinliğini artırmaya yönelik çabalar, diğer terapötik seçeneklerin araştırılmasının yanı sıra geçerliliğini koruyor, dolayısıyla bu, potansiyel faydalar ile kaynak tahsisi arasında dengeleyici bir eylemdir” dedi.