Hızla ilerleyen Parkinson hastalığı olan kişilerin beyinlerindeki protein kümelerini hedeflemek için tasarlanan monoklonal bir antikor olan Prasinezumab, motor semptomların azaltılmasında umut vaat etti.
Yeni ilaç, bu tür hedeflemeye sahip ilk deneysel monoklonal antikor ve 316 kişiyle yapılan bir deneme, bunun hastalıkla mücadelede ileriye doğru bir yol olabileceğini öne sürüyor.
Ancak uzmanlar, daha titiz klinik araştırmalar yoluyla hâlâ yanıtlanması gereken bazı soruların bulunduğunu söylüyor.
Yeni bir çalışma, deneysel bir monoklonal antikorun, hızla ilerleyen Parkinson hastalığı olan kişilerin motor becerilerindeki bozulmayı azaltma konusunda umut vaat ettiğini ortaya çıkardı.
Bulgular, Parkinson hastalığının önemli bir özelliği olan ve hastalığın ilerlemesini yönlendirdiği düşünülen agregat alfa-sinüklein’i bağlamak için tasarlanan prasinezumabın motor semptomlar üzerinde bazı olumlu etkileri olabileceğini düşündürmekte.
Parkinson; titreme, motor kontrol sorunları ve demansla kendini gösterebilen önemli nörolojik düşüşle karakterizedir.
Bilinen bir nedeni yoktur ancak beyindeki dopamin eksikliği ile ilişkilidir.
Nature Medicine’de yayınlanan PASEDENA çalışması 316 kişiyi üç gruba ayırdı: 106’sı 4.500 mg prasinezumab, 105’i 1.500 mg ve 105’i plasebo aldı.
Araştırmacılar, prasinezumab’a hızla ilerleyen Parkinson hastalarının en fazla tepki vereceğini çünkü ilacın daha büyük bir “sinyal-gürültü oranı” sağlayacağını, yani zaman içindeki değişimin derecesinin belirlenmesinin daha kolay olacağını varsaymışlardı.
Prasinezumab alan grupları aşağıdaki kriterlere göre çeşitli alt popülasyonlara ayırdılar:
Hızlı göz hareketi uyku davranış bozukluğunun varlığı,
Başlangıçta motor bozulma semptomlarına yardımcı olabilecek stabil dozlarda monoamin oksidaz B (MAO-B) inhibitörlerinin varlığı,
Hastalığın, semptomları hiç yoktan “tekerlekli sandalyeye bağlı veya yardım edilmedikçe yatalak”a kadar sekiz farklı kategoride sıralayan Hoehn ve Yahr ölçeğine göre evrelenmesi,
Yaygın malign fenotiplerin varlığı.
Denemedeki tüm katılımcıları 52 hafta boyunca takip ettikten sonra, prasinezumab kullananlarda motor becerilerdeki bozulmada plasebo alanlara göre daha fazla azalma görüldü.
PASEDENA çalışmasının ikinci aşaması, ilacın hastalığı daha yavaş ilerleyen insanları daha uzun bir süre boyunca nasıl etkileyebileceğini incelemek için yürütülüyor ve PADOVA adı verilen büyük bir faz 2 denemesi, Parkinson hastalığının hızla ilerlediği popülasyonları daha derinlemesine inceliyor.
Araştırmada yer almayan nörolog Steve Allder, sonuçların umut verici olmasına rağmen, bu ilk çalışmanın ardından hala incelenecek çok şey olduğunu söyledi:
“Bu Parkinson için gerçekten heyecan verici bir araştırma. Prasinezumabın Parkinson hastalığındaki etkinliği üzerine yapılan çalışma umut verici bulgular sunarken, çalışmanın küçük örneklem büyüklüğü, 52 haftalık sınırlı tedavi süresi ve katılımcılar arasında oldukça değişken hastalık ilerlemesi gibi bazı zayıf noktalar dikkate alınmalı.
Bu kısıtlamaların, çeşitli katılımcı popülasyonları ve kapsamlı sonuç ölçümleri ile daha büyük, uzun vadeli çalışmalar yoluyla ele alınması, prasinezumabın Parkinson hastalığının tedavisindeki klinik faydasının daha kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi için çok önemlidir.”
Parkinson hastalığında Lewy cisimciklerini hedef almak
Allder, monoklonal antikorların geleneksel olarak Parkinson semptomlarını gidermenin bir yolu olarak kullanılmadığını belirterek, “temel mekanizmalarını, özellikle de alfa-sinüklein agregatları adı verilen protein kümelerini etkili bir şekilde hedeflemenin” zorluklarını dile getirerek ekledi: “Parkinson’un genetik ve çevresel faktörlerden etkilenen karmaşıklığı, hastalığı tedavi etmek için tekil moleküler hedeflerin belirlenmesini zorlaştırıyor.”
PASEDENA deneyinde prasinezumab, alfa-sinüklein agregatlarının bu kümelerine bağlanacak ve bunların beyinden temizlenmesine yardımcı olacak şekilde özel olarak tasarlandı.
Lewy cisimcikleri olarak bilinen bu kümelerin, normal beyin fonksiyonlarını bozarak hastalığın ilerlemesinde önemli bir rol oynadığı düşünülüyor.
Lewy cisimcikli demans nedir? Belirtileri, teşhisi, tedavisi
Parkinson için monoklonal antikor tedavisinin zorlukları
Ancak bu olumlu sonuçlara rağmen monoklonal antikorların kullanılmasının önünde engeller var, Dr. Daniel Truong şunları söyledi:
“Parkinson hastalığıyla mücadelede bir araç olarak kullanımları hala araştırma aşamasındadır ve henüz Parkinson hastalığının tedavisi için hiçbir monoklonal antikor tedavisi onaylanmamıştır.
Parkinson hastalığı, alfa-sinüklein birikmesi, mitokondriyal fonksiyon bozukluğu, oksidatif stres, nöroinflamasyon ve bozulmuş protein temizleme yolları dahil olmak üzere birden fazla temel mekanizmaya sahip karmaşık bir nörodejeneratif hastalıktır.
Alfa-sinüklein toplanması ayırt edici bir özellik olmasına rağmen Parkinson hastalığı patolojisinin tek nedeni değildir. Alfa-sinükleini hedeflemek tek başına hastalığın ilerlemesini durdurmak veya tersine çevirmek için yeterli olmayabilir.”
Truong’un işaret ettiği diğer konular arasında monoklonal antikorlar için klinik çalışmalar hazırlamanın genel zorluğu yer alıyor.
Bu ilaçlar, kan-beyin bariyerini geçmelerini potansiyel olarak engelleyen büyük molekül boyutlarına sahiptir ve hastalığın kendisi kişiden kişiye farklılık gösterebilir.
Truong, “Parkinson hastalığı, bireyler arasında semptomlarda, hastalığın ilerlemesinde ve altta yatan patolojide değişkenlik gösteren heterojen bir hastalıktır” dedi.
Diğer tedaviler Parkinson hastalığında motor becerilerdeki bozulmayı azaltabilir mi?
Allder, monoklonal antikorları içermeyen çeşitli yaklaşımların olduğunu söyledi.
Prasinezumab’ın sahip olduğu spesifik hedeflemeye sahip olmasalar da, dopamin eksikliği gibi hastalığın ilerlemesine katkıda bulunan kimyasal dengesizlikleri hâlâ ayarlayabilirler.
Allder son olarak şunları ekledi:
“Derin beyin stimülasyonu, anormal beyin aktivitesini ayarlamak için implante edilmiş elektrotları kullanır. Monoamin oksidaz B (MAO-B) ve katekol-O-metiltransferaz (COMT) inhibitörleri dopaminin daha uzun süre daha iyi çalışmasına yardımcı oluyor.
Antikolinerjik ilaçlar, asetilkolin adı verilen beyin kimyasalını bloke ederek titremeleri hafifletir ve glutamat modülatörleri beyin kimyasallarının dengelenmesine yardımcı olabilir.
Beyni koruyan yeni tedaviler de araştırılıyor.”